ELİKÖTÜOĞLU AĞITI
İslam öncesi Türk tarihi içinde “sagu” adıyla karşımıza çıkan ağıt geleneği tarih boyunca milletimizin yaşantısının ayrılmaz unsurlarından birisi olmuştur. İslam sonrasında da hiç şüphesiz Türklerin Anadolu’yu yurt edinmeleriyle birlikte bu topraklara da taşınmıştır. Ağıtlar, sayısız savaşların, göçlerin ve doğal afetlerin çok sık meydana geldiği bu toprakların insanının hem yazılı hem de sözlü kültür dünyasında çok önemli bir yer edinmiştir. Ağıtlar aynı zamanda bir müzik eseri olması sebebiyle Türk halk türkülerinin de çok kıymetli bir bölümünü oluşturmuştur.
Türk halk edebiyatının yadsınamaz temel taşlarından olan ağıt geleneğinin, her bir noktasıyla eski Türk aile yapısını oluşturan ve yaşatan Elikötüoğlu Ailesi’nde yaşatılmaması düşünülmesi elbetteki hayatın doğal akışına aykırı olacaktır. Ailemizde genç yaştaki ölümlerin çokluğu, gidilen savaşlardan şehit olarak dönülmesi ya da hiç dönülememesi, acı bir olayın yaşanması gibi gerçeklerin varlığı bir çok ağıdın yakılmasına zemin hazırlamıştır. Yazılı kültürün toplumumuza çok geç gelmesi ve sözlü geleneğin önemini yitirmemesi gibi gerekçelerden dolayı bu ağıtların günümüze kadar bunların ulaşması ne yazıkki mümkün olmamıştır. Günümüze kadar ulaşan tek ağıt 11’li hece ölçüsüyle yazılmış Möhreli Ağa Ağıtıdır.
Bu nasıl dert idi kalmadı halim,
Tembihi çekmeye dönmedi dilim,
Elikötüye verilmiş gencecik ölüm,
Şu bizim hatırı sayan kan ağlar.
*************************************************
Örene dikerler taştan höyüğü,
Yaylalarda olur suyun soğuğu,
Kara Ahmet de olsun evin büyüğü,
Hani ya Möhreli diye soran kan ağlar.
*************************************************
Felektir koymadı fermanımızı,
Baban der koymadı dermanımızı,
Kara Ali bayramda kurbanımızı,
Hani ya Möhreli diye soran kan ağlar.
*************************************************
Ne ettim idi sana hey kara kader,
Irazını almadı gencecik gider,
Gurbette bir emmim iki birader,
Hani ya Möhreli diye soran kan ağlar.
Derleyen: Osman ELİKÖTÜOĞLU
Kaynak: Abdurrahman ARSLANTAŞ